25 Aralık 2010 Cumartesi

KISKANÇLIK -- Baba-oğul yarışta

Orta boylu siyah saçlı etine dolgun ama şişman olmayan bir genç kızım. Adım Tuçe. Şu an 26 yaşındayım. Bundan 2 yıl önce ben 24 yaşındayken başımdan geçenler gerçekten de
inanılacak gibi değil...
Benden 2 yaş küçük kardeşim Zeki ile her zama iyi ablakardeş ilişkilerimiz olmuştur. Birbirimize son derece bağlıyızdır. Bundan iki yıl önce, İzmir’deki evimizde anne ve babamızla oturuyorduk. İkimiz de üniversite öğrencisiydik. Kardeş kardeş geçinip giderken bir gün o tuhaf hadiseyi yaşadım. Bir öğleden sonra üniversitedeki dersten çıkmış eve gelirken Zeki’yi gördüm. Parkta oturuyordu. O beni görmemişti. Yanına gitmek için o tarafa yöneldiğim sırada, yanındaki kızı farkettim. Birbirlerine sarıldılar ve öpüşmeye başladılar. Kız, sarı saçlı mavi gözlü uzun boylu fıstık gibi bir şeydi...O an duraladım. Sanki ayaklarımın altındaki yer sarsılıyordu.. Aman Tanrım! Bana ne oluyordu böyle? Kardeşimi bir kızla görmek neden beni bu kadar etkilemişti? İçimden o kızın saçını başını yolmak geçiyordu. Kendimi eve zor attım.
Eve gelince odama geçtim ve yatağıma uzandım. Bana ne olmuştu? Sanki kardeşimi o kızdan kıskanıyor gibiydim. Ama nasıl? O benim kardeşimdi. O kızı öyle ateşlice öpmesi neden
beni çılgına çevirmişti? Böyle düşünüp dururken dudaklarımdan istemsiz bir cümle dökülüverdi..”Keşke kardeşim olmasaydın…” Evet. Sanırım kardeşim olmasaydı, onun olmak
isterdim. Sadece o kadar mı? Hayır. Benim kardeşim olduğu halde onun olmak istiyordum. Bu aykırı bir şeydi. Ama sanırım hissettiklerim bunlardı. O kızı aşkla öpüşü geldi gözümün
önüne. Beni de öyle öpmesini ne kadar istiyordum. Kararımı vermiştim. Onu tavlayacaktım. Aklını başından alacak ve ona marifetlerimi göstererek o kızı unutturacaktım. Tabi bu o kadar
kolay olmayacaktı. Ona her şeyimi sunmalıydım. Evde daha rahat kıyafetlerle dolaşmaya başladım. Asla sütyen takmıyordum. Memelerim bıngıl bıngıl oynuyorlardı. Bir akşam salonda tv seyrederken yanına oturdum. Başımı göğsüne yasladım ve boynuna sarıldım. Aslında bunlar hep yaptığım şeylerdi. Ama bu kez, o da ben de heyecanlanmıştık. Ben heyecanlıydım, çünkü niyetim belliydi. O heyecanlanmıştı çünkü derin dekolteli ve bir omzu düşmüş tişörtümün üzerinden neyim var neyim yok görünüyordu. Yanına iyice sokuldum. Ayaklarımı topladım. Sımsıkı sarıldım ona. Vücudum ateş gibiydi. “Seni seviyorum” dedim.
Bana, “Ben de seni abla” diye karşılık verdi. Gözlerinin içine baktım ve “Büyüyorsun” dedim. Koca adam oluyorsun. Seni dün parkta bir kızla gördüm.”
Mahçup olmuştu yüzü kızardı. Yanağını okşadım.
“Seni utandırmak için söylemedim…” dedim. “Tabi ki kızlara ilgi duyman normal. Ama sana bir abla tavsiyesi vereyim:
Güvenebileceğin bir kız seçmelisin.”
Sonra çapkın bir gülümseme ile:
“Üstelik güzel ve ateşli olmalı.” diyerek okkalı bir öpücük kondurdum yanağına.
“Etrafına iyi bak. Senin için yananları bul…” dedim ve iyi geceler dileyerek odama gittim. İmalarımı anlamış olmalıydı. Ama hiç bir hareket gelmedi. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Kendimi ona teslim edecektim. Gece olmuş herkes yatmıştı. Babamın da uyuduğundan emin olunca Zeki’nin odasına girdim. Yatıyordu. Üzerimde ince beyaz ve eteği kısa bir gecelik vardı. Beni görünce yerinden doğruldu zeki. Ama o pozisyonda kalakaldı. Çünkü arkamdan vuran ışık, neyim var neyim yok gösteriyordu. Yanına gittim ve yatağa oturdum. Eteğim hafif sıyrılmıştı. Zeki bana bakıp gülümsedi:
“Senin derdin ne abla?” diye sordu. “Kaç gündür böylesin. Böyle gidersen başına kötü şeyler gelebilir.”
O böyle deyince, yanağından öptüm. Bana. “Söylesene” dedi. “Sen kendini düzdürmek mi istiyorsun? Bir erkekle bu kadar oynanmaz ki? İnan kendimi zor tutuyorum”
— Tutma o zaman hayatım. Arzularını serbest bırak. Bu arsız kıza göster gününü.
Bacaklarımı okşamaya başladı. Bir yandan da dudaklarımı öpüyordu. Müthiş şeyler
hissediyordum. Ona daha fazlasını vermeliydim.
“Bekaretimi al” dedim ona. “Kızlığımı sana vermek istiyorum...”
Zeki hem şaşırmış hem de sevinmişti. Yatağa sırt üstü uzandım. Bacaklarımı araladım.
“Hadi Zeki” dedim. “Al kızlığımı...”
O sırada olabilecek en kötü şey oldu. Babam içeri girdi ve biz o vaziyette yakaladı. İkimiz de çok korkmuştuk. Yanımıza yaklaştı. Bana bakıp:
“Kaç gündür böyle bir şey olacağını tahmin ediyordum” dedi. “O iç gıcıklayıcı giysiler hep bunun içindi...Zeki’yi tavlayabilmek için...”
Yanıma oturdu. “Size kızmayacağım.” dedi. “Ama bir şartım var. Kaç gündür Zeki gibi beni de baştan çıkarttın. Ben de senin tadına bakmak istiyorum.”
Ben biraz rahatlamıştım. Babamın boynuna sarıldım.
“Tabi baba” dedim. “Neden olmasın” babam sözlerine devam
etti:
“Yalnız bir şartım daha var. Kızlığını ben bozacağım...”
Zeki ayağa fırladı:
“Olmaz baba!” dedi. “Ablam bekaretini bana verecek. Bu şerefi sana bırakmam.”
— Ben dururken bunu sen alamazsın! Ben onun babasıyım. Ben onu bozup biraz tadına baktıktan sonra ne yaparsan yap!”
Ortalık iyice karışmıştı. Normalde namusumu korumakla görevli iki kişi biri babam biri erkek kardeşim benim bekaretimi bozmak için yarışa girmişlerdi. Aralarına girdim.
“Pekala” dedim. “Durun bakalım. Kızlığımı aynı anda ikinize de vereceğim.”
Hepimiz soyunduk. Babam ve Zeki, bacakları birbirlerine karşılıklı gelecek şekilde yatağa uzandılar. Bacak aralarını kanca şeklince birbirlerine iyice yapıştırınca erkeklikleri yan
yana geldi. İkisi de iriydiler. Onları tuttum ve hafifçe bağladım. Hayatında bir erkeklik bile içine almamış olan ben, şimdi ilk tecrübemi iki erkeklikle yapacaktım. Erkekliklerini iyice kremledim.Artık kızlığım bozulmaya hazırdı üzerlerine çıktım ve kızlığımın dudaklarını iyice araladım.
— Hazır mısınız?
“Evet” diye yanıtladılar ve ben başlarının üstüne yavaş yavaş oturmaya başladım. İki erkekliği almam gerçekten zor olacaktı.
Hafıfçe başlarını içime almıştım. Ama canım çok yanıyordu.
“Ah baba..” dedim. “Canım çok yanıyor. Ben yapamayacağım vazgeçiyorum!” Babam:
— Vazgeçme kızım! dedi. “Eninde sonunda bunu yapacaksın.
Başta acıyacak ama kadın olmanın başka yolu yok. İstersen sana yardım delim...”
Kardeşime sırtım dönüktü. O saçlarımı okşamaya başladı. Babam da göğüslerimi. Bir süre böyle devam ettik. Bu çok hoşuma gitmişti.
“Oh baba bu çok güzel. Devam et. Memelerimi okşa..”
Onlar benim bedenimi okşarken, ben de kendimi erkekliklere bastırıp içime almaya çalışıyordum. Canım müthiş yanıyordu. Bir türlü tam olarak alamıyordum.
“Yapamıyorum” diye inledim üzgünce. “Ben ne biçim bir kızım böyle. Erkeklikleri alamıyorum..”
— Yapabilirsin kızım! dedi babam. “Annen aynı anda değil iki üç erkekliği bile içine alabilecek yeteneğe sahipti. Sen o annenin kızısın. Sen de yapabilirsin.”
— Beni kendinize doğru bastırın baba, dedim. “Omuzlarımdan tutun ve bastırın. Ağlasam da bağırsam da durmayın.Kadın olmanın eşiğindeyken vazgeçemem.”
Omuzlarımdan tuttular ve bastırdılar. Sanki yırtılıyordum. Çığlıklar atıyordum. Ama dinlemiyorlardı. İyice bastırdılar ve birden iki erkekliğin tamamen içime girdiğini hissettim. Köküne kadar girmişlerdi. Birden sanki tenimden et kopuyormuş gibi bir acı duydum. Evet olmuştu.
— Zeki! Baba! dedim. “Oldu sanırım! Kızlık zarım yırtıldı!”
Çok mutluydum. Artık genç bir kadındım. Bu arada deliğim alışmış gibiydi. Hafif hafif yukarı aşağı oynamaya başladım. kadınlığımdan salgılanan sıvı bu gidip gelmeleri kolaylaştırıyordu.
Beş dakika sonra iyice alışmıştım. Zevk alıyordum artık. Adeta yukarı aşağı dans ediyordum. Babam ve kardeşim de kendilerinden geçmişlerdi. Kardeşim:
“Ah geliyorum!” diyerek boşaldı içime. Ardından da babam. Ben o erkekliklerin üzerinden kalkarken içimden beyaz sıvılarla beraber biraz da kan süzüldü ve çarşafa döküldü. Bu benim kadın olduğumun belgesiydi. Babam da kardeşim de doğrularak ipi çözdüler. Ben yatağa uzandım. İkisi de bana sıkı sıkı sarıldılar. Onlar da benim gibi ter içinde kalmışlardı! Ben
de önce Zeki’ye sarıldım. Sonra:
“Ah babacığım, çok mutluyum” diyerek babama sarıldım. O da beni öptü ve:
“Bundan sonra bizim kadınımızsın” dedi. “Kızlığını biz bozduk. Bana bundan böyle ismimle hitabet.”
Zeki beni öptü:
“Seni dünyanın en mutlu kadını yapacağız” dedi. “Bizim kadınımız değil kraliçemizsin..”
Ertesi yıl üniversiteyi bitirince ben de evimin kadını oldum. Bana gerçekten kraliçe muamelesi yaptılar. Onlardan hamile kaldım. Çocuğun hangisinin olduğunu bilmiyorum.
Bu zaten umurumda da değil. Yalnız bu iki azgın erkeğe karılık vazifelerimi yerine getirmek bazen yorucu oluyor. Her gün mutlaka sevişiyoruz. Ben yüküm hafifler düşüncesiyle kızımız
olmasını beklerken, sağlıklı ve gürbüz bir oğlumuz oldu. Anlaşılan babama ve kardeşime bir ortak daha geliyordu.
- SON -
Barış Erçağlayan'ın ilk kitabı "Bulutsuz Hayat" çıktı.
Bu kitabı ücretsiz olarak download edebilirsiniz.
Kitap, ensest aşk öyküleri içermektedir. Bu sebeple 18 yaşından küçüklere önerilmez.


Download linki:

http://hotfile.com/dl/89160143/5f8b6d7/Bulutsuz_Hayat_ensest.pdf.html

CANIM ANNEM

O sıralar 22 yaşındaydım. Yine Her sabahki gibi kahvaltı
bile yapmadan kendimi sokağa atmıştım. Sahil yolu İşlerine
giden insanlarla dolmaya başlamıştı. Yolunun sağındaki ağaçlı
yola saptım. Her gün olduğu gibi bir simit aldım ve müdavimi
olduğum çay bahçesine oturdum. Bahçenin sahibi Asım Amca
artık benim kargalar uyanmadan buralara damlamama alışmıştı.
Bana bir bardak çay getirirken selam verdi.
— Günaydın Kemal. Erkencisin yine.
— Ne yapalım. Dertler bitmiyor ki...
— Ah evlat. Şu derdini de kimselere anlatmazsın...Bir anlatsan
belki bir çaresi bulunur.
— Asım Amcacığım. Beni biliyorsun. Anlatmam kimseye.
Zaten benim derdimin de çaresi yoktur.
Asım Amca, aramızda hemen her gün geçen bu konuşmaya
alışmış olmalı ki sadece başını salladı ve masaların tozunu
almaya devam etti. Ah Asım Amca derdimin ne olduğunu bilseydi...
Yaz mevsimi olmasına rağmen sabahın bu erken saatleri
oldukça soğuktu. Sanki beni ısıtacakmışçasına çay bardağını
iki elimle kavradım. Güneş ışıkları denize vuruyor oradan da
yansıyıp gözlerimi kamaştırıyordu. Gülümsedim. “Sen de bir
şey misin be” dedim yüksek sesle. “Gözlerimi kamaştırıyormuş!
Sen her gün benim gözlerimi kamaştıranı bilsen…”
Yüzüm gülüyordu belki. Ancak şu son iki yıldır önceleri ufaktan
başlayan bir yangın yavaş yavaş büyümüş ve beni kavurmaya
başlamıştı. Her gün sabahın köründe kendimi dışarı atıyordum.
Akşam olana kadar da gelmek istemiyordum. Akşamları
yemek yiyip hemen yatıyordum. Bu yaklaşık 6 aydır böyleydi.
Derdim aşktan öte bir şeydi. Bu çok şiddetli bir arzuydu.
Önceleri bir oyun gibi gelen bu arzu sonraları bir tutkuya dönüşmüştü.
Yakışıklı bir delikanlı olduğum için benimle olmak
isteyen bir çok kız vardı. Defalarca onlarla olmuştum.Ancak
hiç bir faydası olmamış, onu aklımdan çıkartamamıştım. Ne
vardı onda beni çeken… bilmiyorum. Hissettiğim sadece şiddetli
bir arzu, keskin bir şehvetti. Çok güzeldi.Ancak ondan
daha güzellerini de görmüş hatta beraber olmuştum. Kendisi
farkında değildi ama her hareketi seks kokuyordu. Kıyafetleri
birbirinden seksiydi. Defalarca dekoltesinden görmüştüm göğüslerini…
Yanlış yolda olduğumu biliyordum. Ama bir türlü
kurtulamıyordum işte... Yaklaşık 6 ay önce onu unutamayacağıma
kesin emin olmuş ve kötü bir olaya meyden vermemek
için evde pek durmamaya karar vermiştim. Rüyalarımda onu
görüyordum. Mastürbasyon yaparken sadece onunla birlikte
olduğumu düşünüyordum. Başka birisi olsa çoktan gidip sevişme
teklifi yapmıştım. Ama ona olmazdı. Onun aşkından yanıyordum.
Onunla bir kere olmak için, bana bir kere “Ben de
seni arzuluyorum” demesi için canımı vermeye hazırdım. Ama
ona olmazdı. O yaşama sebebimdi. O çok yakınımdı. Annemdi…
Defalarca kendime lanetler savurmuştum böyle çirkin bir
fiili istediğim için. Ama gönül ferman dinlemiyordu ki...
Annemin adı Meral’di. Henüz sadece 34 yaşındaydı. Sarı
saçlı, masmavi gözleri olan bir kadındı. Göğüsleri iriceydi. Çıkık
bir poposu vardı. Orta boyluydu. Babam, gözü dışarıda
olan birisiydi. Annem bu yüzden onu eve bağlamak için hep seksi giyinir ve seksi davranırdı… Ancak annemin unuttuğu
bir şey vardı. Evdeki tek erkek babam değildi. Onun bu seksi
hareketleri beni de baştan çıkartıyordu. Hele o geceler. Her
gece babam defalarca düzerdi annemi. Annemin o inlemeleri
odamı doldururdu..
Hep kadınsı şeyler giyerdi annem. Dantelli iç çamaşırları,
ponpon süsü olan giysiler… Hele o topuklu terlikleri yok mu…
Ben zaten topuklu terlik ve ayakkabılardan çok etkilenen biriydim.
Bir de onu en sevdiğim kadın giyince, adeta o topuklar
altında ölesim geliyordu. Ayaklarına kapanıp ağlamayı istedim
kaç kez. Aşkımı itiraf etmeyi. Sadece bir kez birlikte olmak istediğimi
söylemeyi…
Akşama doğru eve gittim. Babam gelmişti. Annemle birlikte
dışarı çıkmaya hazırlanıyorlardı. Ah annem! Nasıl da giyinmişti
öyle…Mavi bir etek bluz. Minicik eteği düzgün bacaklarını
örtmekten aciz… Sırtı tamamen açıkta. Dekolte içinse
kelimeler kifayetsiz. Elbisenin askıları göğüslerinin dış kenarlarından
iniyor. Yani göğüslerinin iç kenarları gözler önünde.
Dikkatli bakınca meme başları da görünüyor…
Bir ah çektim içimden:
“Ah anne benim karım olacaktın ki sen. Seni her gece…”
Çıkarlarken Annem yine o her zamanki cilveli haliyle yanağıma
bir öpücük kondurdu. “Sabaha kadar dans edeceğiz
babanla” dedi. Sonra o çapkın gülümsemesiyle babama döndü
ve:
“Aslında bir kaç saat dans ettikten sonra sabaha kadar
başka bir şey yapsak daha iyi olacak galiba…”
Mastürbasyona ihtiyacım vardı.
Anlayamıyordum. Annem niçin hep böyle iç gıcıklayıcı
konuşuyordu? Onlar çıkınca doğru yatak odalarına gittim. Annemin
kirli çamaşırlarını koyduğu sepetin başına gittim. O içimi
gıcıklayan dantelli külotlarından biri oradaydı. Benim için
çok kutsal olan o anda itina ile elime aldım o külotu…Yatağın
kenarına oturdum.
“Şanslı giysi” dedim. “Sen benim için bir mabetten farksız
olan o kutsal organla daima berabersin…Senin yerinde olmayı
isterdim…”
Külotundan, annemin vücut kokusunu duyabiliyordum.
Yatağa uzandım ve yastığını kokladım. Babam bu yatakta neler
neler yapıyordu anneme…Bunu düşününce sinirlendim.
Annem, babam şehvetini tatmin etsin de dışarı kaçmasın diye
adeta zorla becertiyordu kendini. Onun annemi sevdiğinden
şüpheliydim. Bir gün ne güzel bir söz söylemiş ne de bir armağan
vermişti…Annemi seviyordum. Onunla sevişmek istiyordum.
Bu benim için ne kadar kutsal bir şeyse babam için de o
kadar sıradandı. O sadece kendi tatminini düşünüyordu.
Annemin külotundan derin bir nefes aldıktan sonra onunla
erkekliğimi iyice sarmaladım ve o külotun annemin ıslak kadınlığı
olduğunu düşünerek boşaldım. Boşalır boşalmaz yine
onun hasreti çöktü üzerime…O başka bir adama aitti.
“Ah keşke evlenebilme imkanım olsaydı seninle anne”
diye geçirdim içimden. “Her günüm sana tapmakla geçerdi…”
Külotu çekmeceye geri koydum. Odama gittim ve o yorgunlukla
yine annemi düşünerek uyudum…
Ertesi gün odamın kapısının çalınmasıyla uyandım. Annemdi
“Kemal hayatım. Kahvaltı hazır” diye sesleniyordu.
Biraz önce gördüğüm rüyanın etkisiyle adeta manyak gibiydim.
Anneme sadece “Tamam” diyebilmişim. Hemen her
gece annemi rüyada düzüyordum ama hiç bu kadar gerçekçisini
görmemiştim.O kadınlığına girişlerin tadı hala damağımdaydı…
Annemi bekletmemek için hemen kalktım ve salona
geçtim. Annem salondaki kanepeye oturmuş gelmemi bekliyordu.
Sapsarı saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Uzun bir atlet

giymişti. Etek ya da pantolonu yoktu. Altında külotu da olmadığına
yemin edebilirdim. Beni görünce:
“Ah kalktın mı?” dedi. “Günaydın canım”
— Günaydın anne…
Karşılıklı masaya oturduk. Çayımı doldurmak için ayağa
kalktı. Çayı doldururken öyle eğiliyordu ki tüm göğüsleri
görünüyordu. Elimi atletin içine sokup onları mıncıklamamak
için kendimi zor tutuyordum. Yine sabah sabah aklımı almıştı
işte…
Güç bela kahvaltıyı bitirdim. Birer çay alıp tv izlemeye
koyulduk. Ben onun karşısında oturuyordum. Bacaklarını üst
üste atmıştı. Atleti çok uzun olmadığı için poposu rahatlıkla
görünüyordu. Çıplak ayaklarında yine o ponponlu beyaz yüksek
topuklu terlikleri vardı. “Tanrıça” diye geçti içimden. “Mitolojıyi
okuyup tanrıça aramak niye…Tanrıça şu an karşımda
duruyor…”
Annemin bu soylu hali, adeta ruhuma işlemişti. Rüyam
gözlerimin önüne geldi. Ona sahip olmak. Rüyada bile ona
sahip olduğumda ne kadar da huzur duyuyordum.
Evet başka bir yolu yoktu. Ben anneme sırılsıklam aşık
olmuştum. Onsuz yapamazdım. Ona söylemeliydim. Tüm cesaretimi
topladım ve:
“Anne” diyebildim.
“Efendim canım?” deyip, gözlerimin içine bakarak bana
döndüğünde, o gözleri adeta bitirdi beni…Dilim dolandı. Ama
kendimi hemen toparladım.
”Canım annem” diye başladım söze… “Uzun zamandır
seninle konuşmak istediğim şeyler var. Konuşması, anlatması
çok zor. Bana kızacağına eminim ancak ne pahasına olursa
olsun söylemeliyim…Annem bana doğru dönerek gülümsedi.
— Anlat bakalım… dedi. “Kızıp kızmayacağımı o zaman
düşünürüz…”
Ayağa kalktım odada bir yandan dolaşıyor bir yandan da
konuşuyordum.
“Anneciğim” dedim lütfen sözümü kesmeden sonuna kadar
dinle ve ne olacaksa olsun artık…
— Çok güzel bir kadınsın. Bir de buna babamı eve bağlamak
için giydiğin o kıyafetler, hal ve tavırların, konuşmaların
eklenince harikulade bir varlık oluyorsun. Eve çağırdığım arkadaşlarım,
babamın arkadaşları, esnaf yani çevremizdeki herkes
senin güzelliğinin etkisi altında. Evet itiraf ediyorum ki uzun bir
süredir ben de senin bu güzelliğinin etkisi altındayım. Elbette
ki, babam için yaptığın şeyler bir kadının kocasına yapabileceği
normal şeyler. Ama anne… Beni unutuyorsun. Babamı
baştan çıkartmak için tüm dişiliğini sergiliyorsun. Ama ben de
taş değilim ki…Etkileniyorum ben de…Önceleri senden bu etkilenmelerim
bir oyun gibiydi. Ama sonra büyüdü büyüdü…”
Bu sözleri söylerken, yüzüne bakmaya cesaretim olmadığı
için arkam ona dönüktü. Bundan sonra ona döndüm. Başını
öne eğmişti. Devam ettim.
“Anneciğim. Canım anneciğim…Dünyada annesini benim
kadar seven bir ikinci şahıs bulamazsın…Anneciğim.. Ben
sana aşık oldum…”
Annem başını kaldırmadan sordu. “Bana bunları niye anlatıyorsun?”
— Anneciğim. Aşk dokunmaktır. Ben artık aklımı yitirmek
üzereyim. Her gün seni düşünerek tatmin oluyorum. Ama düşünmek
yetmiyor. Ellerini tutmak gözlerine bakmak, seni öpmek
ve…”
Cümlemi annem tamamladı.
“…ve düzmek istiyorsun değil mi?”…
— Eve anne. Ama inan ki bu benim için kutsal bir olgu.
Çünkü seni seviyorum…
Annem başını kaldırmadan konuşmaya başladı.
— “Evet dedi. “Güzel olduğumu ve hatta seni etkilediğimi
biliyordum. Bir kadının hayattan tek beklentisi nedir bilir
misin? Kendisini sevecek bir erkek! Benim de itiraf etmem
gerekli ki babandan bu sevgiyi hiç bir zaman görmedim. Babanla
evlendiğimde henüz 14 yaşındaydım. Ama bu yıllar hep
kendime uygun bir erkek aramakla geçti. Haberin yoktu ama
babanı defalarca aldattım. Birlikte olduğum erkeklerin sayısını
bilmiyorum. Sürekli beni sevecek birini aradım ve aradığını nihayet
iki sene önce buldum.
Evet iki yıl önceydi. Sürekli iç çamaşırlarımı ıslanmış olarak
buluyor bir anlam veremiyordum. Bir gün yine hiç tanımadığın
bir gurup erkekle seviştikten sonra eve gelmiştim.
Sen benim yatak odamdaydın. Geldiğimi duymamıştın. Yatağa
uzanmıştın. Tam içeri girecekken senin pantolonunu sıyırmış
olduğunu ve mastürbasyon yaptığını farkettim. Elindeki
benim külotumdu. Artık niye sürekli çamaşırlarımın ıslandığı
anlaşılmıştı. Önce niye odamda olduğunu ve niye külotumu
kullandığını anlamamıştım. Bir şeyler fısıldıyordun dikkatli
dinleyince “Anne” ve “Meralim” dediğini farkettim. Kelimenin
tam manasıyla şok olmuştum. Öz oğlum beni düşünerek mastürbasyon
yapıyordu. Biraz sonra boşaldın ben de daha yeni
geliyor gibi sokak kapısına gittim ve seslenerek içeri girdim.
Senin toparlanmaya vaktin olmuştu. Benim hiç bir şey anlamadığımı
düşündün.
Bu sana olan ilgimi uyandırdı. Ama asıl ateş bu olaydan
2 hafta sonra tutuştu.Baba evde yoktu. Sen hastaydın Yüksek
ateşle yatıyordun ve sayıklıyordun. Neler söylüyordun biliyor
musun? Bir kadına söylenebilecek en güzel sözleri…” Annem
annem! Seni seviyorum. Hayır. Tapıyorum sana!. Ah annem!
Çıldırtıyorsun beni. Ah sarıl bana. Kadınım ol. Bir ömür tanrıçam
ol benim!” O zaman beni sevecek erkeğin kim olduğunu
anlamıştım. Benim oğlumdun. Bana olan aşkın o kadar kuvvetliydi ki, bu gerçeği unutup evinin kadını olmaya razıydım.
Evet o kıyafetlerimle erkeğimi etkilemek istiyordum. Ama erkeğim
baban değildi. Etkilemek istediğim sendin canım!…”
Kollarını bana doğru açtı.
“Gel” dedi “Gel sarıl bana.”
Ona sıkıca sarıldım kulağıma fısıldadı..
“Ben de seni seviyorum. Şimdi öp beni. Bir an önce kadının
olmak istiyorum…”
Kulaklarıma inanamıyordum. Annem devam etti:
“Seninim canım” dedi. “Sen denmedin mi aşk dokunmaktır
diye… Haydi dokun bana. Hayal ettiğin her şeyi yap
bana.”
Dudaklarını adeta kopartırcasına öpüyordum.
“Ah anneciğim! Sen dünyanın en iyi annesisin!” dedim
ona.
“Annelikten başka marifetlerim de vardır.” diye yanıtladı.
Onu kucağıma aldım ve yatak odasına götürdüm. Özenle
yatağa bıraktım. Sonra biraz uzaklaştım ondan ve tepeden tırnağa
şöyle bir süzdüm.
— İnanamıyorum. Sana sahip olacağımı bilmek, inanılmaz!
— Sadece bedenim değil, ruhum da senin… Hayatım da.
Ne istiyorsan hazırım. Anal seks mi. Evet. Oral seks mi? Evet.
En çılgın fantezilere de evet. Ne istersen... Dört gün baban eve
gelmeyecek... Ben de bu dört gün boyunca aralıksız seninle
sevişmek istiyorum...
Sevişmelerimiz babam geldikten sonra da gizli gizli devam
etti.
Birkaç ay sonra, gözü dışarıda olan babam annemi başka
bir kadın için terk etti ve boşandılar.
Ben de tüm hayatım Tanrıçama adadım.

Barış Erçağlayan'ın ilk kitabı "Bulutsuz Hayat" çıktı.
Bu kitabı ücretsiz olarak download edebilirsiniz.
Kitap, ensest aşk öyküleri içermektedir. Bu sebeple 18 yaşından küçüklere önerilmez.


Download linki:

http://hotfile.com/dl/89160143/5f8b6d7/Bulutsuz_Hayat_ensest.pdf.html